Kürdistan Ulusal Kurtuluş Hareketi’ne ve sömürgeleştirilen, ezilen Kürt ulusuna karşı 2014 yılının Eylül ayında, “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı” tarafından “Çöktürme Planı” adı altında bir plan hazırlandı. Hazırlanan “Çöktürme Planı”, 16 Ağustos 2015 tarihinden itibaren Kürdistan’ın en duyarlı ve en örgütlü 7 ilinin 18 ilçesinde uygulamaya sokuldu.
Kürdistan Ulusal ve Toplumsal Kurtuluş Hareketi’nin şehir gerilla/milis örgütlenmesinin ve kitle bağlarının güçlü olduğu kentlere yönelik olarak başlatılan operasyonlar, 6 ayı aşan bir süredir aşamalı olarak devam etmektedir.
Operasyonları, polis/asker özel timleri ve Türk Silahlı Kuvvetleri ortak düzenlemektedir. Ayrıca operasyonlara “Jitem ve Ergenekon” ‘gizli gladyo’ örgütleri de katılmaktadır.
Operasyonlar şöyle bir seyir izlemektedir: Kenti kuşatmak ve ablukaya almak. Sokağa çıkma yasağı uygulamak. Kente giriş ve çıkışları yasaklamak. Kuşatılan kentin yaşam damarlarını kesmek ve tahrip etmek. Yerel yönetimlerin yetkilerini elinden alıp, yerel yönetimlerin olanaklarını operasyonlar için kullanmak. Sivil, milis/şehir gerillası ayrımı yapmadan direnenlere katliam yapmak. Sokağa çıkanları çocuk, kadın, sivil ayrımı yapmadan keskin nişancılar tarafından öldürmek. Kitlesel tutuklama yapmak. Kentte yaşayanları göçe zorlamak. Kenti insansızlaştırmak. Kentten göçenlerin kente geri dönüşünü engellemek. Sokağa çıkma yasağının geçici olarak kaldırıldığı mahallelere bakıldığında, operasyonların katliam ve tahrip amacıyla yapıldığı daha net görünmektedir. Evler ve ortak kullanım alanları (okullar, hastaneler, camiler, işyerleri vb.) ağır silahlarla öylesine tahrip edilmiştir ki, buralarda insanın yaşaması mümkün değildir. Ağır tahrip edilen yerler yeniden inşa edilmeden göçen insanların tekrar geri dönmesi de oldukça zordur. Daha önce kırı insansızlaştırmak amacıyla yapılan köyleri boşaltma operasyonları hatırlanırsa, kentleri boşaltma operasyonunun da amacı daha iyi anlaşılmaktadır.
Operasyon yapılırken, operasyon bölgesinin elektriği, suyu, doğal gazı, haberleşmesi kesilmekte, sokağa çıkma yasağı ilan edilerek kent halkının yaşamını devam ettirme kaynaklarına ulaşımı engellenmekte, halkın hem kent içi hem kent dışı ilişkileri koparılmaktadır. Kent halkına kentten göçmesi dışında bir tercih sunulmamaktadır. Operasyonların yapıldığı kentlerden 500 bini aşan bir kitlenin göçtüğünün burjuva basınına bile yansıması işin ciddiyetini göstermektedir.
Adeta bir soykırım planı olarak hazırlanmış olan “Çöktürme Planı” uygulaması, aşamalı olarak uygulansa da çok ciddi bir direnişle karşılaşmıştır. Direniş yayılma eğilimi de göstermeye başlamıştır. Meşru savunma ve direnişe verilecek destek ve dayanışmayı engellemek için de Güney Kürdistan’da Kandil’de bulunan askeri gerilla kamplarına ve Türkiye’de örgütlü kesimlere yönelik operasyonlara devam edilmiş ve edilmektedir. Operasyonlara karşı Türkiye coğrafyasından da, cılız da olsa, küçük çaplı protestolar yükselmeye başlamıştır.
Kürdistan Ulusal Kurtuluş güçlerinin operasyonlara karşı meşru savunma ve direnişe geçmesi, yaşam alanlarını, kendini, kentini ve geleceğini savunması ve bu tavrında ısrarcı olması, burjuva hükümet ve devlet yetkililerinin sinirlerini germiş ve morallerini bozmuştur.
Sömürgeci Türkiye burjuvazisi ile işbirlikçi ilişkileri sürdüren Kürt burjuvazisinin sözcüleri, meşru savunma ve direnişten duydukları kaygıları dile getirmekte, sürece “İmralı”nın dahil olmasını istemekte, meşru savunma ve direnişin Kuzey Kürdistan’nın diğer kentlerine de yayılmasından çekinmektedirler. Meşru savunma ve direnişi gerçekleştiren güçler, Kürdistan Ulusal Kurtuluş Hareketi’nin önderliğini yaptığı işçiler, emekçiler, kent yoksulları, kırlardan kentlere zorla göç ettirilen ve kentlerde proleterleşen işsizler ve gençlerdir. Operasyonlar devam ettiği sürece meşru savunma ve direniş de devam edeceğinden, “İmralı” şimdilik devreye girmemekte, Kürdistan Ulusal ve Toplumsal Kurtuluş Hareketi üzerindeki ağırlığını riske atmak istememektedir.
Soykırım amaçlı saldırılara, operasyonlara karşı direnişin meşru savunmayı içerdiğini, direnemeyenlerin karşı saldırıya geçemeyeceklerini ve kazanamayacakları gerçeğini, Kürdistan Ulusal Kurtuluş güçleri bizzat 40 yıla yakındır yaşayarak görüyorlar.
Kuzey Kürdistan’ın kentlerine yönelik olarak yapılan “sömürge savaşı operasyonları”na karşı egemen/ezen ulus Türkiye İşçi Hareketi ve Sosyalist Hareketi, gereken enternasyonalist dayanışmayı yapmamışlar ve eylemli destek vermemişlerdir. İşçi Hareketi ve Sosyalist Hareket, kökleri çok derinlerde olan kapsamlı sorunlarla yüz yüzedir. Bu kapsamlı sorunları çözmeden kendine gelebilmeleri mümkün görünmemektedir. Çözülemeyen kapsamlı sorunlardan dolayı sömürülen/ezilen ulusun Ulusal Kurtuluş Hareketi ile gerekli dayanışma, fiili destek, stratejik ve taktik ittifak ilişkileri geliştirilememektedir.
Sosyalist Hareket’in en ileri unsuru olması gereken Komünist Hareket, çok parçalı ve dağınık bir görünüm sergilemektedir. Komünistler çok parçalılığa ve dağınıklığa, “Komünistlerin Siyasal ve Örgütsel Birliği”ni sağlayarak son verebilirler. Ancak bu sayede Sosyalist Hareket’e ve İşçi Hareketi’ne müdahale etme konumuna gelebilirler. Siyasal ve örgütsel birliğini sağlamış olan Komünist Hareket, Kürdistan Ulusal ve Toplumsal Kurtuluş Hareketi ile enternasyonal dayanışma, fiili destek, stratejik ve taktik ittifak politikaları oluşturup hayata geçirebilir.
Kuzey Kürdistan’da sömürge savaşına son!
Kuzey Kürdistan’da soykırım operasyonlarına son!
Kuzey Kürdistan’da her türlü işgale son!