Lenin; “… bir gazete yalnızca kolektif bir propagandacı, kolektif bir ajitatör değil; kolektif bir örgütleyicidir:”diyor. Şu anda Komünist Hareket için temel görev, tüm yayınlarımız ve özellikle de gazetemizin örgüt ve kadro yaratabilme niteliğinin yükseltilmesidir.
I – Giriş
Bu metnin birinci bölümünde devrimci teori, propaganda ve ajitasyonun,proletaryanın devrimci partisi için önemi ve teorik temeli özet olarak ele alınacak; ikinci bölümde ise Bolşeviklerin deneyi esas alınarak bu konuda hareketimizin bugünün verili koşullarında mutlaka yerine getirmesi ve geliştirilmesi bağlamında gereken görevlere ilişkin birkaç somut öneri tartışmaya açılacaktır. Konunun yaşamsal önemi, bu önerilerin kıyasıya tartışılmasını, önerilerin geliştirilip zenginleştirilmesini gerekli kılmaktadır.
Komünist Hareket –tıpkı örgütlenme, siyasi faaliyetler konularında olduğu gibi- devrimci teori, propaganda ve ajitasyon konularında da:
• “* Ne yapacağız? / * Niçin yapmalıyız? /* Nereden başlamalıyız?/* Nasıl yapmalıyız? / * Kimlerle (nasıl bir kadroyla) yapmalıyız?” sorularına açık ve kesin cevaplar bulmalıdır.
İşçi sınıfını her evrede aydınlatan, ona yol gösteren ve sınıfımızın devrimci eğitimini sağlayan bir merkez yayın organı; onun çevresinde bir devrimciler örgütünün inşası niçin bu kadar önemlidir? Çünkü devrimci durumlar patlak verdiğinde, – ki kapitalizm öfkeyi kaçınılmaz olarak sürekli büyütüp biriktirmektedir ve beklenmedik bir anda da bu öfke bir kıvılcımla büyük yangına dönüşebilmektedir – bir isyan atmosferinde bu görevler bir çırpıda gerçekleştirilebilecek işler değildir. Devrimci durumlara hazırlıklı olabilmek –ve Arap ayaklanması, Gezi başkaldırısında olduğu gibi tarihsel fırsatları heba etmemek- için en elverişsiz ve en zor dönemleri de kapsamak üzere planlı bir inşa faaliyetini sabırla ve inatla yürütmek gerekir.
II – Devrimci Ajitasyon ve Propagandanın Teorik Temelleri
• Birincisi; bilimsel devrimci teori; ancak ve ancak kadrolarca derinliğine kavrandığında ve örgüt olarak da izlenen politika bu teorinin temellerine dayandırıldığında devrime giden yolu açar ve aydınlatır. “Bizim teorimiz, bir dogma değil, bir eylem kılavuzudur.” O nedenle de bu bilimsel teoriyi çok iyi öğrenmeli, bu etkili silahı devrim mücadelemizde çok ustaca kullanabilmeli ve daha ötesi, geçmiş ve bugünkü devrimci faaliyetimiz ve teori alanındaki pratiğimizle bu bilimi derinleştirip zenginleştirmeliyiz.
Bir konuyu çok iyi, çok açık, çok özlü anlatabilmek için, onu bütün boyutlarıyla çok iyi bilmek, alışılagelen deyimle “konuya hakim olmak” gerekir. Bir insan ne kadar az bilirse, o ölçüde çok konuşur, konuları o kadar çok birbirine karıştırır. İşte bu nedenle ajitatörler, özellikle de propagandistler ve merkez ideolojik büroda görev alan yoldaşlar devrimci teori alanındaki bilgilerini sürekli derinleştirmeli; yeterli teorik bilgi ve toplumsal yapımız ve tarih analizi bilgileriyle donanmış olarak “somut durumun somut analizi”ni yapabilecek bir düzeye yükselerek gelecek olanı daha gelmeden kestirebilmeli ve an’ın görevlerini doğru saptayabilmelidirler. Komünist Hareket’i farklı ve güçlü kılan ve kılacak olan, esas olarak bu nitel gücüdür. Nicel bir güç böylesi bir niteliğin çevresinde birleşmedikçe fırsatlar ve kadrolar heba edilmiş olur. Teori alanındaki yüzeysellik ve sefalet; örneğin “patron-ağa devleti”nden söz eden bir ‘teorik’ çözümleme, devrim uğruna hayatı dahil her şeyini vermeye hazır devrimci genç kadroları heba etmekten başka bir sonuç doğurmaz. Veya burjuva devletinin geleneksel ideolojisi olan Kemalizm ile komünizmi uzlaştırmaya çalışan kalpazanlar, bu bıçak ile boğazın ittifakına benzer ulusalcı safsatalarla komünizme yönelen gençleri devrimden ve komünizmden soğuturlar.
Her türlü sözümüz ve eylemimiz bilimsel komünizmin kaya gibi sağlam enternasyonalist devrimci temeline dayanmalı ve ondan güç almalıdır.
Devrimci teori, gerçekliğin – görünenin altındaki asıl görülmesi gerekenin (hareket halindeki bütün bağlantıları, ilişkileri, çelişkileriyle – doğru olarak anlaşılmasını ve kavranmasını sağlar. Açıktır ki gerçekliğin doğru bilgisi olmadan, – örneğin, gerçekliğin yerine öznel niyetlerimizi koyarak – ona doğru müdahalede bulunamayız. Dünyayı değiştirebilmek için onu doğru analiz etmelisiniz ki bu bilginin kılavuzluğunda hayata örgütlü ve devrimci müdahale sonuç alıcı olsun.
Kuşkusuz ki, önemli olan, dünyayı değiştirmektir; ve bunu sağlamak için de dünyayı doğru anlamak, doğru yorumlamak şarttır. Marks’ın ifade ettiği gibi “Teori alanındaki pratik, pratiklerin en çetini; fakat en önemlisi ve en gereklisidir.” Ve çok yaygın olan veciz bir ifadeyle “Devrimci teori olmadan, devrimci pratik olmaz.”
• İkincisi; doğru bilgi, doğru analiz ve yapılması gerekenlerin doğru tespiti, sırf doğru oldukları için kendiliğinden hayata geçip ete kemiğe bürünerek gerçekliğe kavuşmazlar. Dünyanın devrimci dönüşümüne kılavuzluk edecek bu bilginin; misyonu ve tarihsel kaderi dünyayı değiştirmek olan proletaryaya ve emekçi yığınlara mal edilmesi, devrimci düşünce ve siyasi faaliyetin yığınlar arasında kökleşmesi şarttır. Bu görevin üstesinden gelmesi gereken temel güç ise proletaryanın öznel etkeni, yani devrimci sınıf partisidir. Devrimci fikirler ancak ve ancak bu devrimci sınıf partisi kılavuzluğunda yığınları kavrayıp devrimci bir politika ve eyleme dönüştüğünde maddi ve tarihi dönüştürecek nesnel bir güç haline gelir. Sınıfa ve emekçi yığınlara, gençliğe ve aydınlara mal edilemeyen fikirler, boş ve yararsız bir gevezelikten ibarettir.
• Üçüncüsü; devrim en genel anlamda; siyasi iktidarın sınıf zoruyla ele geçirilmesi ve iktidarın sınıf karakterinin değiştirilmesidir. Özel olarak proletarya devrimi ise; bu sınıfın devasa tarihsel misyonunu yerine getirmesidir. Proletaryanın devrimci misyonunun ilk adımı ise; – elbette tüm ezilenlerin desteğini de yanına alarak – devrim yoluyla burjuva iktidarını yıkmak, burjuva sınıfının sömürü, baskı ve hakimiyet aracı olan devlet mekanizmasını parçalayıp proletaryanın diktatörlüğünü inşa etmek; bu aracı ustaca ve en kararlı şekilde kullanarak burjuva özel mülkiyet düzenini ve sömürüyü ortadan kaldırmak; burjuvaziyi bir daha belini doğrultamayacak – karşı-devrime yeltenemeyecek – biçimde ezmek ve sosyalist demokrasiyi gerçekleştirmektir. Yeni toplumun egemen sınıfı olan proletaryanın ikinci adımı ise; uzun ve inişli çıkışlı bir geçiş dönemi boyunca sosyalist devrimci partisinin kılavuzluğunda bütün insanlığı komünizmin özgürlük dünyasına taşımaktır. O komünist toplum ki; proletaryanın kendisi dahil bütün sınıfların, savaş, silahlanma ve fetihlerin, sömürü ve yoksulluğun tümüyle ortadan kalktığı, sınırların anlamını yitirdiği, devletin gereksizleşerek sönüp gittiği, bilim ve teknolojinin – kâr için değil -yalnızca insan yararına ve onu özgürleştirmek ve bolluğa kavuşturmak işlevini gördüğü, insanın bütün bir ömür boyunca tek bir işe ve mesleğe mahkum edilmeyip çok yönlü ve kısa süreli çalışmaların bir zorunluluk olmaktan çıkıp bir oyun, bir zevk ve bir kendini gerçekleştirme aracına dönüştüğü; her bireyin tüm yeteneklerini çok yönlü olarak ve son sınırına kadar geliştirebildiği, kendisi de doğanın ve doğal yaşamın bir parçası olan insanın doğayla tam bir uyum içinde yaşadığı komünizmin özgürlük dünyasıdır; bütün insanlığın ve biz komünistlerin büyük hasretimizdir.
Komünist partisinin temel görevi ise; işte bu uzun erimli büyük yolculuğun her aşamasında – kimi zaman görece durgun, kimi zaman ise tarihin temposunun alabildiğine hızlandığı fırtınalı dönemlerde – en doğru politikaları belirleyip uygulamaya koymaktır.
Bu mücadelenin olmazsa olmaz, en vazgeçilmez koşulu, işçi sınıfı ve emekçilerin – her aşamada yeniden ve yeniden – aktif çoğunluğunu kazanmaktır. İşte devrimci propaganda ve ajitasyon; partinin – özellikle de yığın hareketliliğinin yükselip de rüzgarın yelkenleri şişirdiği dönemlerde – kitleleri aydınlatma, ikna etme, yönlendirme, örgütleme, bütün protesto ve başkaldırılarını yönetme görevlerinin en vazgeçilmezidir. Bütün bu süreç boyunca parti ve partili propagandist ve ajitatörler; kitle çizgisini (yani kitlelerin o andaki bilinç ve örgütlülük, deney ve mücadele düzeyini) göz önünde tutacak ve yığınların kendi öz deneyimlerinden öğrenmelerine yardımcı olacaklardır.
• Dördüncüsü; sınıfa karşı sınıf ilkesi – tıpkı örgütlenme ve devrimci eylem anlayışında olduğu gibi – devrimci teori, ajitasyon ve propaganda çalışmalarını biçimlendiren temel ilkelerden biridir. Bilindiği gibi egemen düşman sınıfın ideolojisi, aynı zamanda toplumun bütününde egemen ideolojidir. Burjuvazi; devletin zor ve şiddet aygıtının yanında – onun sınıf karakterini örtüp gizleyen ve esas olarak emekçiler arasında rıza üretecek ideolojik araçlarını en etkin biçimde kullanarak hükümranlığını sürdürmektedir. Daha da kahredici olanı ise, ezenlerin ideolojisini büyük ölçüde gelecek kuşaklara taşıyan, ezilen yığınlardır. Bu nedenledir ki, işçi sınıfının devrimci partisi; proletaryanın bağımsız politikasını hayata geçirebilmek için düşman sınıf burjuvaziden teorik, ideolojik, örgütsel ve politik olarak tam bir kopuşu sağlamak ve böylece düşman sınıf burjuvaziye tam cepheden ve çok yönlü olarak saldırmak zorundadır.
Bu konuda çok özen gösterilmesi gereken nokta, ajitasyon ve propaganda, aydınlatma ve eğitim çalışmalarında kullanılan dildir: Devrimciler, bilinçlerini ve dillerini kirleten burjuva terimlerden uzak durmalı, her şeyi kendi adıyla çağıran kendi devrimci kavramlarını ve terimlerini kullanmalıdırlar. Örneğin en az düşman sınıf kadar suçlu ve sorumlu olan ‘sol’ liberaller, reformist partiler gibi; “kapitalizm”i ‘neo-liberalizm’, “emperyalizm”i ‘küreselleşme’, kapitalizmin vahşi uygulamalarını ‘esnek çalışma’, en iğrenç burjuva ideolojisi olan milliyetçiliği (nasyonalizmi) -üstelik komünizm adına- ‘yurtseverlik’ gibi burjuva kavramlarıyla sevimlileştirmeye çalışanların tuzağına düşmemelidirler. Bilimin ve devrimci mücadelenin temel taşları, içeriği netleşmiş terimlerdir. Sınıflar mücadelesinde kendi devrimci terimlerimizi, düşünce ve yorumlarımızın temel taşları yapmalı ve bu terimleri sınıfımıza mal etmeliyiz. Liberal, nasyonalist, reformist, parlamenterist burjuva söylemlerle devrimci ajitasyon ve propaganda yapılamaz; burjuva terminolojisiyle devrimci teori geliştirilemez.
Özetle Proletarya, bağımsız bir devrimci bir sınıf politikası izleyebilmek için; burjuvazinin işçi ve emekçilerin düşünce ve duygu dünyasında kurduğu ideolojik hakimiyeti yıkmak zorundadır. Çünkü burjuvazi, sömürüyü meşrulaştıran çok yönlü ideolojik etkiyle – köleci ve feodal ideolojilerinin en arkaik unsurlarını da devralarak – işçi sınıfının devrimci enerjisini kötürümleştirmek, sınıfı örgütsüzleştirip uysallaştırmak ve tüm muhalefet güçlerini düzen içine hapsetmek çabasındadır. Burjuvazi, iktidarını koruyabilmek için – elbette gerektiğinde elindeki zor aygıtını çırılçıplak devreye sokup şiddetin dozunu daha da artırarak korkuyu yaygınlaştırmanın yanında; reformizm, milliyetçilik (ki özünde bir avuç burjuvanın çıkarını bütün bir toplumun, ülkenin çıkarı gibi gösteren, sınıf çelişkilerini ve sömürüyü gizleyen, iç ve dış düşmanlar paranoyasıyla kendini var eden iğrenç bir burjuva ideolojisidir.),‘sol’ liberalizmi, parlamenterist kurtuluş hayallerini, bireyci ve bencillik ideolojilerini…etkili kılmak için elindeki devasa ideolojik aygıtları da kullanmaktadır.
Bu arada burjuvazi; ırkçı bir anlayışla Türklüğü yücelterek, devleti (onun baskıcı ve katliamcı sınıf karakterini gizleyip) kutsallaştırarak, tarihi çarpıtıp geçmişteki fetihçi zorbaları, ve halkların katillerini kahramanlaştırıp ilahlaştırarak; din, ahlak, adalet, gelenek gibi kavramlara burjuva sömürüsüne uygun bir içerik kazandırarak (örneğin ilahiyatçılardan “rüşvet, hırsızlık sayılmaz” gibi fetvalar alarak), devlet kontrolündeki Sünni islamı ve cami minberlerini gerici siyasetin bir propaganda aracı gibi kullanarak, okul ve üniversitelerde sosyal ‘bilim’leri anti-komünist bir… burjuva ideolojine dönüştürerek kıyasıya bir ideolojik sınıf savaşı vermektedir. Böylelikle de zor ve şiddet aygıtıyla birlikte bütün bu araçlarla yürüttüğü sınıflar mücadelesinde emekçi yığınları felç etmektedir.
Bildiğiniz gibi, tekelci kapitalizmin politik arenadaki yansıması, siyasi gericiliktir. İhtiyacına göre en arkaik, en gerici güçlerle ve anlayışlarla ittifak kurmaktan, zorda kaldığında kendilerine ayak bağı olarak gördüğü temel hak ve özgürlükleri, yurttaş haklarını ve burjuva temsili organları bir çırpıda silkip atmaktan çekinmemektedir.
Bütün bu zehirleyici burjuva etkiler; yalnızca işçi ve emekçi yığınlarına değil, sol siyasi hareketlere de sirayet ediyor. Bu çürütücü ve felç edici etkilere karşı; işçi sınıfını, gençliği ve devrimci demokratları ve hatta komünist kadroları ve partiyi korumak için kıyasıya bir ideolojik mücadele vermek gerekir. Düşman sınıfın ideolojilerine karşı, tam karşı cepheden taarruza geçen işçi sınıfı ideolojisi, bu burjuva ideolojilerin sınıfsal içeriklerini teşhir etmek ve onları etkisizleştirmek zorundadır. Burada çok özen gösterilmesi gereken en önemli görev, sürekli ve titiz bir mücadeleyle devrimci teori, ideoloji ve politikanın bütün burjuva etkilerden, kirlerden arındırılması, onun keskinliği, ışıltısı ve saydamlığının korunmasıdır. Devrimci teori, ideoloji, propaganda ve ajitasyon faaliyetlerindeki netlik, proletaryanın bağımsız örgütlü politik faaliyetinin, düşman sınıfa çok yönlü ve tam cepheden mücadele edebilmesinin can damarı ve temel dayanağıdır.
Bütün bunlar; komünistlerin hayata örgütlü olarak doğru, etkili ve devrimci müdahalede bulunabilmeleri için komünist teori ve ideolojinin; devrimci ajitasyon ve propaganda çalışmalarının hayati önemini ortaya koymaktadır.
Şimdi de, Bolşeviklerin bu alandaki deneylerini Bolşevik bir anlayışla – yani bu deneyin yaşayan devrimci özünü kavgamıza taşıyabilme ve onu geliştirme anlayışıyla – ele alarak “Komünist Hareket bu günkü verili koşullarda, bu konuda ne yapmalı, nereden başlamalı, nasıl yapmalı?” sorularına net karşılıklar bulmaya çalışalım:
III – Ne Yapmalı, Nereden Başlamalı, Nasıl Yapmalı? Bolşeviklerden Almamız Gereken Dersler
Bu konuda ilk görevimiz; Bolşeviklerin deneylerinin – önemini, değerini ve canlılığını bugün de koruyan – bize sunduğu dersleri açıklığa kavuşturmak; ikinci görev de bu derslerden de yararlanıp bu verili koşullarda ihtiyaç duyduğumuz teorimizi geliştirmek, devrimci ajitasyon ve propagandamızın dayanacağı esasları ve nasıl örgütlenmesi gerektiğini berraklaştırmaktır.
Tekrarlayalım, asıl hedefimiz; ülkenin her yerindeki ve toplumun her kesimindeki ve hayatın her alanındaki devrimci örgütlenme ve mayalanmaları birbirine bağlayıp hareketi merkezileştirecek; hareketin bütününün sorumluluğunu ve yönetimini cesaretle üstlenebilecek bir “devrimciler örgütü”nü inşa etmektir. O örgüt ki, ülkenin her yerindeki ve ezilen bütün kesimlerdeki her protesto hareketini, her kaynaşmayı her an en enerjik biçimde desteklemeye hazır bir kadroyu saflarında birleştirmiş, sınıfın bağrında ve bilincinde kökleşmiş Bolşevik karakterde bir komünist partisi inşa etmektir. İşte asıl mesele, bu amaca ulaşabilmektir. Bu büyük hayalimizi gerçeğe dönüştürebilmek için şu an önümüzdeki zincirin – bütününü çekmeye en elverişli – canlı halkasına sımsıkı sarılmalıyız. Verili koşullarda şu anda sımsıkı sarılmamız gereken canlı halka, bütün ülkeyi, ezilen bütün kesimleri, hayatın bütün alanlarını kucaklayan bir merkezi yayın organıdır ve elbette bu organ çevresinde örgütlü yapıyı pekiştirip güçlendirmektir.
Lenin, bütün Rusya’yı kapsayan tek bir devrimciler örgütünü inşa edebilmek için tüm Rusya’yı kucaklayacak bir gazete çıkarmakla işe başlamak gerektiğini anlatırken: “…Gazete gerçekten adına layık olacaksa, bir dergi gibi ayda bir değil, ama en azından ayda dört defa çıkarılıyorsa, gazeteyi salt dağıtma işlevi bile fiili bağların kurulmasına yardımcı olur.” (Ne Yapmalı, s. 183) derken, bu tür devrimci merkezi bir yayının örgütleyici karakterine işaret etmekteydi.
Ona göre bütün ülkeyi kucaklayan;
– Düzenli olarak her türlü eylemin sonuçlarını yorumlayıp özetleyerek genelleştiren;
– Kadroları devrime giden yolun bütün geçitleri boyunca aydınlatan,
-bonlarda yorgunluk nedir bilmeden hep ileriye doğru yürüme coşkusu yaratan
böyle bir gazete yardımıyla kitleler içinde gerçek ve kalıcı bağlar kurmakla işe başlayabiliriz.
Bugün bize düşen temel görev de – tıpkı 120 yıl önceki Bolşevikler gibi ve Bolşevik bir anlayışla – gazetemiz İŞBAŞI’nı düzenli çıkan, ülkenin her yerini ve toplumsal yaşamın her alanını kucaklayan merkezi siyasal bir yayın organı düzeyine yükseltmektir. Öncelikle ve yalnızca böyle bir gazetenin kılavuzluğunda ve onun yardımıyla, onun çevresinde örgütlenerek yetişen, eğitilen ve hazırlanan işçilere, kadrolara ve birimlere dayanarak bir devrimciler örgütünü inşa etmek mümkün olacaktır. Bu arada, teorik yayın organımız Söz ve Eylem, gençlik yayın organı ve çıkaracağımız tüm kitap, broşürler de kendi özgül ve özgün görevlerini ihmal etmeden esas olarak bu hedefe kilitlenmelidir. Amacımız, yazdıklarımızı severek okuyan geniş ve pasif bir okuyucu kitlesi kazanmak değil; hedef, örgütlü ve sistemli bir faaliyet yürüterek işçi sınıfının, gençliğin ve aydınların arasından potansiyel devrimci önderleri reel birer komünist önder, birer komünist savaşçı düzeyine yükseltmek ve devrimciler örgütünü güçlendirip pekiştirmektir..
• Hedef, düzenli ( yani gazete adına uygun olarak en az ayda dört kez) çıkacak ve bütün yerel devrimci gruplar, kadrolar, kadro adayları ve komitelerle sıkı bağlar kuracak olan bir siyasi merkez yayın organının yaratılmasıdır. Bu nitelikteki bir yayın organı; inşaat duvarları yükselirken işbirliğini sağlayacak bir yapı iskelesi, tuğlaların düzgün örülmesine kılavuzluk edecek bir duvarcı ipi ve doğru yükselmesi için bir aşağıya sarkan bir şakül benzeri bir işlev görecektir.Kuşkusuz ki bu inşa sürecinde ustalar yeni yeni deneyler kazanıp daha da ustalaşacaklar ve yeni yeni ustalar yetiştireceklerdir. Ve kuşkusuz ki devrimci teorinin kaya gibi sağlam zeminine oturduğunda her türlü depreme dayanıklı bir yapı olacaktır.
• Böyle bir yayın organı; bütün parti inşa birimlerini, öteki bütün işçi örgütlerini birbirine bağlayıp güçlendirecek; hareketin bütün sorumluluğunu cesaretle omuzlayacak önderler grubunu hazırlayıp eğiterek ortaya çıkaracaktır. Lenin’in şu özlü deyişini çok yazdık, çok tekrarladık:”Bir gazete yalnızca kolektif bir propagandacı, kolektif bir ajitatör değil; (aynı zamanda-Y.E.) kolektif bir örgütleyicidir:” Esas olan gazetemizin ve tüm yayınlarımızın böyle bir nitelik kazanması ve özellikle de gazetenin örgüt ve kadro yaratabilme niteliğinin yükseltilmesidir.
• Yayın organı çevresinde birleşip örgütlenen komiteler güçlenir güçlenmez de Komünist Hareket, hiç tereddüt etmeden, bu mücadele içinde öne çıkan kadrolar ile öncelikle hareketin bütününü cüret ve cesaretle kucaklayacak güçlü bir merkez komitesi; giderek güçlü yerel komiteler ve alan komiteleri kolayca kurabilecektir. Lenin, Nadejdin’le tartışması sırasında “Güçlü, canlı, siyasal örgütleri eğitebilmek için, bütün Rusya’yı kucaklayan bir gazeteden başka bir araç yoktur.” diyor. (Ne Yapmalı, s. 174)
• Bütün devrim güçlerini birbirine bağlayıp birleştirecek; hareketin bütününü, lafta değil, gerçekten yönetebilecek bir devrimciler örgütü ise;
– Özellikle ve öncelikle elindeki bu yüksek nitelikli kadrolar ve canlı örgüt vasıtasıyla her direnişi, her protesto hareketini, her toplumsal kaynaşmayı, her başkaldırı hareketini her an en enerjik şekilde desteklemeye hazır olacaktır. Bütün bu hareketlere siyasal bilinçlilik, örgütlülük, derinlik, yaygınlık ve süreklilik kazandırmaya ve tümünü birbirine bağlayarak devrimci bir sel yatağında toplamaya çalışacaktır.
• Ve komünistlerin bütün bu mücadeleler sürecinde – yani devrimci bir yayın çevresinde örgütlenmeden başlayıp bir başkaldırıya önderlik etmeye varıncaya kadar – en devrimci, en vazgeçilmez ve en olmazsa olmaz görev ve işlevleri ;
– Defalarca belirttiğimiz gibi; nihai savaşı (devrimi) zafere ulaştıracak savaş güçlerini ortaya çıkarıp örgütlemek, yani ülkenin her yerini ve hayatın her alanını kucaklayan bir devrimciler örgütünü, bir komünist partisini inşa etmek;
– Bunu gerçekleştirebilmek için de özel olarak hem sınıf bilinçli işçiler, hem geniş işçi yığınları, hem gençler ve aydınlar arasında faaliyet gösterirken ve onların her türlü protesto eylemlerine destek verirken mücadelede öne çıkan doğal önderleri birer komünist önder düzeyine yükseltmek; yani onları eğitip yetiştirerek, örgütleyerek birer komünist örgütçü, ajitatör ve propagandist… olarak partide ve birer komünist savaşçı olarak sınıflar savaşında görev almalarını sağlamaktır. Eğer bu yapılmazsa işçi sınıfı ve emekçi yığınlar, hiçbir zaman siyasal savaşım vermeyi öğrenemeyecekler ve ideolojik burjuva etkiler altında çürüyüp düzenin sınırları içinde enerjilerini tüketeceklerdir.
• Teori, Ajitasyon ve Propaganda çalışmalarımıza yön vermesi gereken temel ilkelerden biri de siyasal analiz ve teşhirde resmin bütününü göstermek, yani işçilere toplumsal yaşamın bütününün bilgisini sunmaktır. Örneğin işçiler arasında çalışırken, işçilerin sefaletini, dayanılmaz çalışma ve yaşama koşullarını resmetmek pek verimli bir yol değildir; bunları işçiler zaten her an bütün hücrelerinde yaşıyorlar ve senden çok daha iyi biliyorlardır. Önemli olan; propagandistin bunların kapitalizmle, artı değer sömürüsüyle, sınıflar mücadelesiyle bağını kurmaktır. Sınıfı bu zulüm ve sömürüye nasıl karşı koyabileceğimiz konusunda düşündürmek, aydınlatmak ve örgütlemektir; sosyalist devrim iktidarının bütün bunları nasıl çözeceğini öğretmektir.
Bunun ötesinde şu anda ülkede ne olup bittiğinin, bütün sınıfların ilişkileri ve politikaları konusunda ileri işçileri aydınlatmaktır.
Lenin, bir işçinin gözünden, işçileri esas olarak ekonomik mücadeleye hapsetmek isteyen ekonomistlere ve ayrıca devrimci aydınlara şöyle seslenir: “…biz sadece “iktisadi” siyaset lapasıyla beslenecek çocuklar değiliz. Biz ötekilerin bütün bildiklerini bilmek istiyoruz. Siyasal yaşamın bütün yönlerini ayrıntılı olarak öğrenmek ve tek tek her siyasal olaya etkin olarak katılmak istiyoruz. Bu bilgileri, siz aydınların edinmesi kolaydır, ve bunları şimdiye kadar sunduğunuz miktarlardan yüz kez ve bin kez daha büyük miktarlar halinde bize sunmanız görevinizdir; bu bilgileri, bize, sadece tartışmalar, broşürler ve makaleler biçiminde değil (açık sözlülüğümüzü bize bağışlayın; bunlar çok kez bir hayli can sıkıcı olmaktadırlar), hükümetimizin ve yönetici sınıflarımızın yaşamın bütün alanlarında şu anda ne yaptıklarını canlı teşhirler biçiminde iletiniz. Bu görevinizi yerine getirmek için daha çok çaba gösteriniz.”
Yani işçiler arasından siyasi önderler çıkarabilmek ve bütün protestoları ve kaynaşmaları her an desteklemeye hazır olmak için işçilere; toplumu oluşturan bütün sınıflar, bütün kurumlar, onların ilişkileri, politikaları, uzlaşma ve ittifakları, kavgaları, söylemlerinin arkasındaki gerçek niyetleri ve toplumdaki bütün mağdur ve mazlumların sorunları ve talepleri… hakkında canlı bir ilgi ve doğru ve bütünlüklü bilgi ve anlayış edinmelerini sağlamak gerekir. Siyasal önderlerin eğitimi; esas olarak her gün sürekli değişen toplumsal yaşamımızın çok yönlü doğru analizi yardımıyla gerçekleşebilir. İşçi önderleri toplumsal yaşamımızın bütün yönlerine ilişkin bu bütünlüklü bilgiye sahip olduklarında, sınıf kardeşleri arasında bir örgütçü, bir ajitatör ve propagandist olduklarında nasıl harikalar yarattıklarına tanık olacağız ve onlardan her birimiz çok şeyler öğreneceğiz.
• Yerel çalışmalar konusunda, Bolşeviklerin deneyleri bize şunu öğretiyor: Merkezileşmekten uzak duran yerel örgütler ve yayınlar; amatörlük, dar görüşlülük, eğitim eksikliği, olanak yetersizliği, malzeme-güç ve deneyim aktarılamaması nedeniyle güçsüzlük… içinde patinaj yapacaklar; ulusal ve uluslararası dayanışmadan yoksun kalacaklar ve merkezi iktidarın saldırıları karşısında kolayca ezileceklerdir. Kaynakları israf ederek ve amatörce yerel yayınlar çıkarmak yerine, merkezi yayın organlarını maddi kaynak, yerelden canlı haberler; yereldeki direnişler ve sorunlar hakkında haber ve yazılarla desteklemeli; bölgede yürüttükleri faaliyetler için merkezin desteğini talep etmelidirler. Açıktır ki yerel basın ve yerel örgütler, bütün devrimci muhalefet güçlerini topyekun birleştirerek burjuvaziye karşı tam cepheden taarruza geçirmeyi başaramazlar. Dişine tırnağına kadar örgütlü olan ve devlet çarkını elinde bulunduran merkezi burjuva iktidarına karşı, genelden kopuk yerel saldırıların pek bir şansı yoktur. Lenin, “…parçalanmışlık, kalıcı bağlardan yoksunluk bizi eziyor.” (Ne Yapmalı, s. 181) derken bu durumun acısını derinden hissetmekteydi.
İşte bu sorunun çözümü için; düzenli çıkan ve dağıtılan ve tüm ülkeyi kucaklayan merkezî devrimci bir siyasi gazete; onun toparlayıcı, birleştirici, örgütleyici ve eğitici rolü topyekun mücadele için doğru bir başlangıçtır.
IV. Pratik İşler ve Bazı Öneriler
• İŞBAŞI gazetemiz;,olanakları, alt yapısı, yoldaşların her birinin aynı zamanda gazetenin bir muhabiri, yazarı, fotoğrafçısı, dağıtıcısı, örgütleyicisi olmaları gerektiği yönünde eğitimleri sağlanarak mutlaka haftalık çıkmalıdır. Bu hedefin olanaklarının yaratılması, bir takvime bağlanıp programlanması gerekir.
• Yerellerde ve farklı alanlarda (işçiler, gençler, kadın, çevre hareketleri…) çalışan yoldaşlar; içinde yaşadıkları, tanık oldukları, deneyimledikleri şeyleri, örgütledikleri veya katıldıkları eylemleri… herkes biliyor zehabına kapılabilirler ya da önemsiz görüp yazmaya değer bulmayabilirler. Oysa bunların haberleştirilip resimli olarak ve ayrıca insanlarımızın içinde yaşadığı canlı hayat tabloları merkez yayınımızda yer aldığında deney aktarımı, ajitasyon ve propaganda değeri kazanacak ve moral yükseltecektir. Hepsinden önemlisi de yoldaşların yereldeki çalışmalarına, yani yayınımızın okunup benimsenmesi ve örgütlenmesine güç katacaktır. Yoldaşlar, hayata bir de devrimci bir muhabir ve yazar olarak, dahası kendilerine yeni muhabirler, yeni yeni işçi ve genç yazarlar yetiştirmekten sorumlu birer usta gözüyle baksınlar. Bunu yaptıklarında –yani merkezi yayınımızı yerellerden canlı özsuyuyla beslediklerinde – az önce belirttiğimiz gibi yereldeki çalışmaları kolaylaşıp güç kazanacaktır. Örneğin gazete çevresinde okuma grupları, işlek bir dağıtım ağı, muhabir ve yazarlar ağıyla, yüzünü bize çeviren devrimci kadroların desteğiyle güçlü ve giderek nitelikçe yükselen bir örgütlenme oluşabilecektir. Özetle; yetenekli bir ajitatör, usta bir örgütçü, propagandist, eylemci olmak için sürekli kendini geliştirmeye çalışan bir yoldaş hayata devrimci gözle baktığında çevresinde mutlaka yazacak, haberleştirecek, görselleştirecek çok şey ve birçok muhabir ve yazar adayı göreceklerdir. Göndereceğiniz yazı ve haberlerdeki başlangıç amatörlükler, yazı kurulunca düzeltilir. Önemli olan bir sesin vicdanlı ve devrimci yüreklerden gelmesidir; böylesi her mesaj başka yüreklere de kolayca ulaşır.
Bence gereğine inanırsak bu görevin üstesinden kesinlikle geliriz. Daha önceki konferanslardan birinin akşamında“yazma yeteneğim yok” diyen bir yoldaşla bunlar üzerinde sohbet etmiştik. O günden bu güne bireysel veya birlikte yazarak gazetemizi çok sayıda haber, yorum ve yazılarla beslemeye devam ediyor. Eğer bu görevin önemini kavrayamaz da onu ihmal edersek emin olun devrimci hayalimizi gerçeğe dönüştürmekte çok zorlanacağız.
• Pek gecikmeden, ajitasyon, propaganda, örgütlenme, kaynak yaratma dallarında ve özellikle de ideolojik büro için belli yetenekleriyle öne çıkan yoldaşlarda uzmanlaşma sağlanmalı; kaynak ve olanak yaratarak sınırlı sayıda da olsa örgütçü ve ajitatörleri, teorik ve ideolojik birikimleriyle öne çıkan birkaç yoldaşı yerel örgütlere göndermeli ve ilerde ülkenin her yanında dolaştırmalıyız. Bu yoldaşların uğradığı her yerel kadro ve örgütün bir canlılık ve güç kazandığını şimdiden görmeliyiz. Lenin, “…Yetenekli bir ajitatörü, ya da örgütçüyü ülkenin bir ucundan öteki ucuna gönderme olanakları”ndan söz ederken çok önceden geleceğin profesyonel Bolşevik Parti işçilerini görüyordu.
• Devrimci düşüncelerimizi yığınlara mal edebilmek için mutlaka her gün ve her an değişen toplumsal ve siyasi gündemden yararlanmamız gerekir. O gün veya o günlerde herkesin her yerde konuşup tartıştığı gündemdeki konuya, bildirilerle, yüz yüze canlı propaganda ve ajitasyonlarla veya kısa haber – yorum olarak sıcağı sıcağına tepki vermeliyiz. Çok sayıda insanın, ‘’ Bu konuda komünistler ne düşünüyor? ‘’ sorusunu sıcağı sıcağına karşılamak, diğer örgütlerden farkımızı ortaya koymak yaşamsal önemdedir. Leninist anlayış, bu çaba ısrarla gösterilmeden yığınların aktif çoğunluğunun kazanılamayacağını göstermektedir. Ancak böylelikle devrimci düşüncelerimiz yığınlar arasında kök salarak hayatı dönüştürecek maddi bir güç niteliğine bürünecektir. Hareketin referandum konusunu ele alan iki bildirisi, açık seçik diliyle, devrimci kavrayış farkıyla buna iyi birer örnektir. Her önemli gündem konusunda ve burjuva haber ağının örtüp gizlediği ve emekçiler için önemli olan her konuda gündem değişmeden bildirilerimiz devam etmeli, internet sitemiz ve internet gazetemiz sürekli istim üzerinde olmalı ve kesinlikle siyasi hayatın gerisinde kalmamalıdır.
• Propaganda ve Ajitasyonda kullanacağımız dil, davranışlarımız, günlük yaşamımız ve devrimci kişiliğimiz yaratacağımız etkinin ölçüsünü belirleyecektir: Unutmayalım; hiç kimse, hiçbir şey söylemeyen karıncadan daha iyi öğüt veremez.
– Einstein ‘’Bir şeyi altı yaşındaki bir çocuğa açıklayamıyorsan, sen de anlamamışsın demektir.’’ diyor; yine o ‘’ Herşeyi sade anlatın, basit değil.’’ diyor. Bu da demektir ki en başta “konumuza hakim olmalıyız ve meramımızı açık, anlaşılır, yayla suyu gibi dupduru bir dille ve çok sade – ama basit değil – anlatmalıyız.
– Asıl inandırıcı olan dil, gerçeğin – gerçekliğin yalın dilidir. Gerçeği abartmadan, çarpıtmadan, hoşumuza gitmeyen yanların gizlemeden olduğu gibi anlatmak gerekir; düşman sınıfın gizlemeye çalıştığı gerçekleri açığa çıkarıp teşhir etmek gerekir ve görüntünün altındaki asıl görülmesi gerekenleri göstermek gerekir. Bu arada kendi hatalarımızı, sorunlarımızı ve örgütsel gerçeklerimizi – çok can sıkıcı olsalar bile– kesinlikle yoldaşlardan ve sınıfımızdan gizlememek, sorunlarımızı – ajitasyonla örtmeye tenezzül etmeden- apaçık ortaya koymak gerekir. Unutmayalım, gerçekler devrimcidir. Gerçekliği çarpıtan, veya gerçeğin yalnızca bir tarafını aktaran, hatalarını gizleyen, gücünü ve faaliyetlerini abartan komünistler ve devrimci örgütler inandırıcılıklarını yitirip etkisizleşirler. Bolşeviklerin deneyi bu konuda da yol göstericidir. “Kitlelere doğru söylemeye mi? Tabii ki değer. Kitleler gerçeği bilmeli. Aldatmaktan daha tehlikeli bir şey olamaz. İyi ya. Taktiğimiz kitlelere gerçeği söylemektir. Bizim yararımıza olmasa bile gerçekleri söylemeliyiz. Ancak bu yolla kitleler bize güvenir…….Sana itibar kaybettirecek olan esasında hataların konusunda sessiz kalmandır…ayrıca düşmanı bile aldatmak son derece karmaşıktır, çift yönlüdür ve ancak en somut askeri taktikler alanında caizdir.” (Mavi Defter- LENİN; Emanuel Kazakeviç)
– Bir komünist savaşçının ve örgütün özü sözü bir olmalıdır. Kendisine bir soru sorulduğunda o konuda bilgisi ya da yeterli bilgisi yoksa, lafı çevirmemeli, açık yüreklilikle bilmediğini söylemeli ve ‘’Konuyu ben araştıracağım, ikimiz de araştıralım, bir dahaki sefere konuşalım.’’ diyebilmelidir.
– Propagandist ve ajitatör ya da örgütçü; eğer savaşçıların en disiplinlisi, günlük işlerin en çalışkanı, eylemlerde en öndekiler arasında değilse, sözleri etkisiz olacaktır. Örnek davranışlar, tutarlı bir kişilik en etkili eğitim yöntemidir. Komünist olduğunu söyleyip de bir komünist gibi yaşamayanlar birer soytarıdan başka bir şey değildirler, derken Che bunu en çarpıcı biçimde dile getirmekteydi. Devrimciyim diyenler; önce kendisini ve kendi zamanını bir devrimci olarak örgütleyip yeniden yapılandırmalı ve her zaman bir devrimciye yaraşır biçimde yaşamalı ve davranmalıdır. Öte yandan bir devrimci örgüt, kendisini her gün kendisini ve her yoldaşı yeniden Bolşevik tarzda eğitip geliştirmeye çaba harcamalıdır.
– Ve ayrıca işçi ve emekçi yığınlara bir öğretmen, her şeyin en doğrusunu bilen ve onlara yukardan bakan kibirli bir kimse kişi gibi değil; tam tersine tam bir samimi komünist alçak gönüllülükle içlerinden biri, eşiti olarak davranmalıyız. Onları can kulağıyla dinleyen; sorunlarını, korku ve endişelerini, günlük hayatlarını öğrenip anlamaya çalışan bir sınıf kardeşi olarak yaklaşmak gerekir. Yığınlara en az öğrettiklerimiz kadar bilgiyi –hem de bilgilerin en somut ve en canlısını- yığınlardan öğrenmeye hazır ve açık olmalıyız.
Lenin’in Düşü
“Böyle bir gazete, sınıflar savaşının ve yığınlarda biriken öfkenin her kıvılcımını körükleyerek onu yaygın bir yangına dönüştüren muazzam demirci körüğünün bir parçası haline getirirdi. Bu düzenli ve ortak çabanın çevresinde… denenmiş savaşçıların oluşturduğu düzenli ordu birleştirilir ve eğitilirdi. İşçiler arasından Rus Bebel’ler çıkar ve Rusya’yı otokrasi tarafından yönetilmek utancından kurtarmak üzere tüm halkı harekete geçirirlerdi. (…) İşte biz bunun düşünü görmekteyiz. “ (Lenin, Ne Yapmalı, s. 184)
Sonuç, kısaca şudur: Asıl hedef, bütün ülkeyi kapsayan ve sınıflar savaşında ortaya çıkan bütün direniş ve başkaldırıları her an ve en enerjik biçimde destekleyen tek bir devrimciler örgütünün, bir “Komünist Partisi”sinin hızla inşa edilmesidir; yani en azgın toplumsal fırtınalarda bile sınıfa başarıyla önderlik edecek olan devrimin amiral gemisinin yaratılmasıdır. Şu anda yakalamamız gereken canlı halka ise 6 yıllık devrimci yayın faaliyetimizi çözümleyerek gazetemizi de, öteki yayınlarımızı da en kısa zamanda olanaklar yaratıp nitel bir sıçramayı gerçekleştirerek onları bu inşanın hizmetine sokmaktır. Özellikle gazetemize; partiye ve devrime giden mücadelemizde toparlayıcı, birleştirici, örgütleyici, eğitici, siyasi önderler yetiştirici bir içerik ve nitelik kazandırmaktır.
İşçi sınıfının ve bütün emekçi mazlum halkların en iyi, en yiğit, en bilinçli ve en fedakâr oğulları ve kızları olan bütün dünya komünistlerinin bütün gayreti; büyük insanlığı oluşturan her bireyin “tek bir ağaç gibi hür ve bir orman gibi kardeşçesine” yaşayabileceği, dalgalanan bayraklarda “Herkesten yeteneğine göre; herkese ihtiyacı kadar!” belgisinin yazılacağı komünist toplum yolculuğunda büyük insanlığa doğru kılavuzluk edebilmek içindir. Her birimiz ve hepimiz kendimizi ve yayınlarımızı ve örgütümüzü bu soylu ve görkemli hedefe uygun olarak örgütleyelim.
(1)- Plehanov ”Propagandacı birçok düşünceyi görece az sayıda insana iletir; ajitatör ise az sayıda düşünceyi geniş yığınlara aktarmaya çalışır.” demiştir. Bir konuya ilişkin en temel bilgileri sistemli ve birbirine bağlı olarak ortaya koyarak öğretme, benimsetme amacını güden bir konferans, bir makale, dar bir gruba sunulan bir eğitim çalışması birer propaganda örneğidir; oysa örneğin haksızlığa karşı öfkelenen yığınları eyleme çağıran bir bildiri, kitle önünde yapılan ve tek bir fikri, tek bir hedefi benimsetmeyi amaçlayan heyecanlı konuşmalar, ajitasyon örnekleridir.