Küba Devrimi’nin 53. yıldönümünde Küba halkının bütün dünyaya yayınladığı 1. Havana Deklerasyonu’nu yayınlıyoruz.
Amerika’nın özgür bir toprağı olan Küba’da, egemenlik üzerinde değişmez hakkını fiilen kullanan ve seçim hakkını doğrudan doğruya ve açık bir şekilde kullanan halk, Jose Marti’nin heykeli etrafında millî bir meclis halinde toplanmış bulunmaktadır. Kendini ayni zamanda Bizim Amerika halklarının da tercümanı Küba halkının millî meclisi kendi adına aşağıdaki noktaları açıklar:
1.— Millî Meclis, kendi kaderini tayin etme hakkına, kıtanın kardeş milletlerinin egemenlik ve haysiyetine tecavüz eden Amerikan emperyalizmi tarafından dikte ettirilmiş «San Jose de Costa Rica» adındaki Deklarasyon’u açık bir şekilde ve bütün yönleriyle mahkûm eder.
2.— Meclis aynı zamanda Amerikan emperyalizminin, yüz yıldan fazla bir süredir Lâtin Amerika ülkelerinin kendi işleri üzerinde uyguladığı açık ve caniyane müdahaleleri de enerjik bir şekilde mahkûm eder. Bu ülkeler defalarca kendi topraklarının Meksika’da, Nikaragua’da, Haiti’de, Dominik ya da Küba’da istilâ edildiğini görmüşlerdir. Yankee emperyalistleri yırtıcılıklarının etkisiyle Teksas gibi geniş zengin bölgeleri, Panama Kanalı gibi esas bakımından stratejik değerde olan merkezleri ele geçirmiş, Porto Rico gibi tüm ülkeleri işgal etmişlerdir ve nihayet (Amerikan) deniz piyadesi kadınlarımızla kızlarımızla utanılacak bir davranışta bulunmuş ve Küba tarihinin en temiz sembolü olan Jose Marti’nin resimlerine saldırmakta tereddüt etmemiştir.
Askerî üstünlüğün desteğini gören, aslanca anlaşmalara dayanan ve hain hükümetlerin sefil itaatinden yardım gören bu müdahaleler Bizim Amerika’yı (ki bu Amerika’yı Bolivar’lar, Hidalgo’lar, Juarez’ler, San Martin’ler, O’Higgins’ler, Sucreler, Tiradentes ve Marti’ler özgür görmek istiyorlardı), Birleşik Devletlerin malî ve politik imparatorluğu tarafından elde tutulup sömürülen bir av haline sokmuşlardır; sonra, şu son zamanlarda, içinde Lâtin Amerika ülkelerinin, Marti’nin dediği gibi «bizden nefret eden hareketli ve kaba olan Kuzeyli Ağabeylerini kurbanlık koyunlar gibi izledikleri milletlerarası örgütlerin toplantılarında bir oy deposu olmuş…
Bu durumda halkın Millî Meclisi, Lâtin Amerika ülkelerini temsil eden hükümetler tarafından resmen bu sürekli ve tarih bakımından inkâr kabul etmez müdahalenin kabulünü halklarının bağımsızlık idealine ihanet ettirerek, egemenliklerini alaya alır bir anlam taşımak ve ülkelerimiz arasında gerçek bir dayanışmayı önlemek şeklinde kabul eder.
3.— Halkın Millî Meclisi, Jose Marti’nin önceden görmüş olduğu üzere, gözü doymaz emperyalistlerin «egemenliğini Amerika’ya yaymak ve yine Jose Marti tarafından belirtildiği gibi böylece borçlar, kanallar ve demiryolları zehiri»ni ona daha iyi aşılamak yolunda bugüne kadar yararlanılan Monroe Doktrininin muhafazası ile ilgili çabaları reddeder; bunun içindir ki Amerikan monopollerinin hegemonya isteği ile Washington önünde diz çökmüş hükümetlere Yankee tarafından el konuluşunu kötü bir şekilde kamufle eden sahte Pan Amerikanizm karşısında, Küba halkının Meclisi Marti ile Benito Juarez’ de yankısını bulan kurtarıcı Lâtino-Amerikanizmi öne sürmektedir. Ve Birleşik Devletler halkınca, o linç edilen zenci, zulüm gören entellektüel, gangsterlerin yönetimini kabul etmek zorunda kalan işçilerden ibaret halka dostluğunu sunarak, «yalnız bir kısmı ile değil, bütün dünya ile elele yürüme isteğini açıklamaktadır.»
4.— Halkın Millî Meclisi, Sovyetler Birliği tarafından kendiliğinden Küba’ya yapılan yardımdan dolayı, ülkemizin emperyalist askerî kuvvetler tarafından hücuma uğrayacağı iddiası üzerine, bu hareketi bir müdahale olarak kabul etmeyip, aksine büyük bir açıklıkla bir dayanışma jesti teşkil ettiğini açıklar. Pentagon’un eli kulağında olan bir saldırısına karşı Küba’ya yapılan bu yardım, Küba’ya karşı alçakça ve caniyane saldırılar ne kadar Birleşik Devletler hükümetinin şerefini düşürüyorsa, Sovyetler Birliği hükümetini de o derece şereflendirmektedir. Sonuç olarak halkın Genel Meclisi bu yardımı kabul ve Amerika ile dünya karşısında, topraklarının Birleşik Devletler askerî kuvvetleri tarafından istilâ edilmesi halinde füzeleriyle Küba’yı destekleme yolundaki vaadinden dolayı Sovyetler Birliği’ne karşı şükranım ifade eder,
5.— Küba halkının Millî Meclisi «kıta’nın birliğini sarsmak ve yarım kürenin birliğini tehlikeye sokmak için Küba’nın ekonomik, politik ve sosyal durumundan yararlanmak» yolunda Sovyetler Birliği ve Çin Halk Cumhuriyeti tarafından herhangi bir iddianın öne sürüldüğünü kesinlikle reddeder.
Küba halkı zulüm yönetimini yıkmak ve devrimci iktidarı ele almak için yapılan savaşta atılan birinciden son kurşuna, ölen yirmi bin kişiden birincisinden sonuncusuna, devrim kanununun başından sonuna, Devrim’in ilk hareketinden son hareketine kadar bütün kararlarını kesin bir serbestlikle kendi kendine almıştır. Bu durumda emperyalizmin Amerika’da işlediği suç ve haksızlıklara Küba’nın haklı bir cevabı olan bir Devrim’den dolayı, Sovyetler Birliği ile Çin Halk Cumhuriyeti’ni sorumlulukla suçlamak imkânsızdır. Aksine olarak Halk Meclisinin yarım kürede ve dünyada asıl barış ve güvenliğini tehlikeye sokan şey, Birleşik Devletler Hükümeti tarafından ortaya çıkarılıp diğer Lâtin Amerika Hükümetlerine zorla kabul ettirilen Sovyetler Birliği ve Çin Halk Cumhuriyetine karşı güdülen tecrit ve düşmanlık politikasıdır. Tıpkı, altı yüz milyonluk bir milletin hemen hemen tümünü temsil ettiği halde, Çin Halk Cumhuriyeti’nin Birleşmiş Milletlere girmesine karşı sürdürülen sistemli muhalefet gibi.
Sonuç olarak Küba halkının Millî Meclisi dünyanın bütün halklarına karşı dostluk politikasını tasdik eder, bütün sosyalist ülkelerle diplomatik ilişkiler kurma niyetini tekrar açıklar ve şu andan itibaren egemen ve özgür iradesini kullanarak Çin Halk Cumhuriyeti Hükûmeti’ne, iki ülke arasında diplomatik ilişkilerin kurulması ve bunun sonucu olarak bugüne kadar Küba tarafından Yedinci Amerikan Filosu’nun gemileri tarafından Formoza’da muhafaza edilen kukla rejimi ile ilişkilerinin kesilmiş olduğunu bildirir.
6.— Halkın Millî Meclisi —bu konuda Lâtin Amerika halkları tarafından bölüşülen bir görüşü belirtmekten emin olarak— demokrasinin malî oligarşi, ırk ayrımı ve Ku-Klux-Klan’ın aşırılıkları, Oppenheimer gibi bilginlere baskı yapılması, kendi yurdunda bir esir hayatı yaşayan Paul Robeson’un harikulâde sesini dinlemeyi yıllardan beri dünyaya yasaklayan, bütün dünyanın dehşet ve protestoları arasında ve çeşitli ülkelerin yöneticileriyle Papa XII. Ioannes’in merhamet çağrısına rağmen Rosenberg’ler çiftini elektrikli sandalyeye götüren tedbirlerle uyuşmadığını bir daha açıklar.
Halk Millî Meclisi Kübalıların, demokrasinin sırf, hemen her zaman sabit ve büyük mülk sahipleriyle profesyonel politikacılar tarafından kullanılan bir seçimi değil, daha çok vatandaşlar için, şu anda Halk Meclisinin yaptığı gibi kendi kaderleri hakkındaki kararı kendilerinin vermesini hedef tuttuğuna inandığını bildirir.
Aslında demokrasi Lâtin Amerika’da, ancak halklar gerçekten serbest seçim yapabilecekleri, mütevazi kişilerin açlık, sosyal adaletsizlik, cehalet ve adlî baskı sistemleri tarafından en iğrenç güçsüzlüğe düşürülmeyeceği gün var olacaktır.
Bunun içindir ki Küba Halkının Millî Meclisi şu noktaları mahkûm eder:
—Köylü için sefalet kaynağı ve hem geriye doğru gidici, hem de gayri insanî olan büyük toprak mülkiyetini,
—Açlık doğuran ücretleri, piç ve imtiyazlı çıkarlar tarafından insan çalışmasının haksızca sömürülmesini,
—Cehaleti, öğretmensizliği, okulsuzluğu, doktorsuzluk ve hastanesizliği, Amerika ülkelerini karakterize eden ihtiyarların korunmadan yoksun oluşunu,
—Zenci ile Kızıl Derili’ye karşı uygulanan ırk ayrımını,
—Kadının erkekle eşit olmamasını ve sömürülmesini,
—Halklarımızı sefalet içinde tutan, onların demokratik şekilde gelişmesini ve egemenliklerine tam olarak sahip bulunmalarını önleyen politik ve askerî oligarşileri,
—Ülkelerimizin tabii zenginliklerini yabancı monopollere bırakan imtiyazları, halk çıkarlarının terki ve onlara ihanet edilme politikasını,
—Washington’un emirleri karşısında eğilmek için kendi halklarının sesini duymayan hükümetleri,
—Oligarşilere bağlı ve baskıcı emperyalizm politikası tarafından ele geçirilen yayın organlarının sistemli bir şekilde içine düştükleri aldatmacayı,
—Amerikan ve Washington tröstlerinin gerçek âletleri olan Amerikan basın ajanslarının elindeki haber alma monopolünü,
—Her ülkenin işçi, köylü, entellektüel ve büyük kitlelerin örgütlenip sosyal ve millî istekleri uğruna mücadele etmelerini engelleyen baskı kanunlarını, —zenginliklerimizi sürekli olarak yağma eden, işçi ve köylülerimizi sömüren, tasarruflarımızın kanını emen, onları geri bir durumda tutan ve Lâtin Amerika’nın politikasını kendi amaç ve çıkarlarına tâbi kılan emperyalist monopol ve teşebbüsleri.
Nihayet Küba Halkının Millî Meclisi insanların, insanlar ve geri kalmış ülkelerin emperyalist mali sermaye tarafından sömürülmesini mahkûm eder.
Sonuç olarak Küba Halkı’nın Millî Meclisi Amerika karşısında şunları talep eder:
—Köylünün toprak ve işçinin, çalışmasının meyvesini alma hakkı,,
—Öğrencilerin serbest, tecrübe ve bilime dayanan öğrenim hakkı,
—Çocukların öğrenim, gençlerin çalışma hakkı,
—Zenciler ile Kızılderililerin tam insan haysiyetine sahip olma hakkı,
—Kadının medenî, sosyal ve politik alanda eşit olma hakkı,
—ihtiyarların güvenli bir hayat sonuna sahip olma hakkı,
—entellektüel, sanatçı ve bilginlerin, eserleriyle daha iyi bir dünya için mücadele hakkı,
—millî zenginlik ve kaynakları tekrar ele geçirmek için emperyalist monopolleri, Devletlerin millîleştirme hakkı,
—ülkelerin dünyadaki bütün halklarla serbest ticaret yapmaları hakkı,
—milletlerin tam egemenlik hakkı,
—halkların, kendi haklarını ve geleceklerini kendilerinin savunabilmeleri için kışlaları okula çevirme, köylüleri, işçileri, entelektüelleri/öğrencileri, zencileri, kızılderilileri, kadınları, gençleri, ihtiyarları, bütün ezilenlerle sömürülenleri teçhiz etme hakkı,
7.— Küba Halkının Millî Meclisi, ekonomik, politik ve sosyal istekleri uğruna mücadele etmeleri için işçileri, köylüleri, öğrencileri, entellektüelleri, zencileri, Kızılderilileri, gençleri, kadınları ve ihtiyarlan görevlendirir; ezilen ve sömürülen milletlerin kendi özgürlüklerini elde etme amacıyla mücadele etmeleri görevini, bulundukları kıta hangisi ve aradaki uzaklık ne olursa olsun bütün ezilen, sömürgeleştirilmiş, sömürülen ya da herhangi bir tecavüzün kurbanı olan bütün halkları desteklemeyi her halk için görev olarak tanır. Dünyanın bütün halkları kardeştirler!
8.— Küba Halkının Millî Meclisi Lâtin Amerika’nın çok yakın bir zamanda birleşik, başarılı, ekonomilerini Amerikan emperyalizminin eline teslim edilmiş bir av haline sokan ve iyice şartlandırılmış bakanların utanç verecek tarzda despot efendileriyle bir koro teşkil ettikleri milletlerarası toplantılarda seslerini gerçekten duyurmalarına engel olan bağlardan kurtulmuş bir halde yürümeye başlayacağına inanmaktadır. Bu amacın gerçekleşmesi için, her birinin serbest iradesi ve hepsinin birden isteği üzerine kurulmuş gerçek bir dayanışmayı kurma imkânını ülkelerimize sağlayacak olan ortak Lâtin Amerika kaderi yolundaki çalışma azmini yeniden açıklar. Bu kurtulmuş Lâtin Amerika için yapılan mücadelede, temsil görevlerini zorbalıkla ele geçiren kökleşmiş seslerin ortasında şimdi, halkların karşı konmaz bir güçteki temiz sesi yükselmektedir. Bu ses kömür ve kalay madeni ocaklarının içinden, fabrikalardan, şeker tasfiyehanelerinden, Zapata. (l) ile Sandino (2)’nun varisleri olan roto’lar (3), cholo’lar, jibaro’ların özgürlük kollarını havaya kaldırdıkları feodal topraklardan yükselen sestir; bu ses öğrencilerimizin, kadınlarımızın, çocuklarımızın ve bilge ihtiyarlarımızın sesidir; bu ses şairlerimizle romancılarımızda yankılanan sestir.
Küba Halkı’nın Meclisi bu kardeş sesine karşılık veriyor: Evet! Küba batmayacaktır!
Küba bugün Lâtin Amerika’nın ve dünyanın karşısında tarihi yeminini yaparak vaatlerine sadık kalmayı taahhüt etmektedir.
Ya Vatan, ya Ölüm!
1-Emiliano Zapata, Meksika Devrim liderlerinden biridir.
2-Cesar Sandino: Nikaragualı bir gerillâcı lider. 1934’e kadar işgal kuvveti olan Amerikan deniz piyadeleri (marines) ne karşı çok çetin savaşlar vermiştir. 1934’de Amerikan birlikleri Nikaragua’dan çekildi, fakat aynı yıl Sandino da öldüriiidü.
3-Küba’nın fakir köylülerine «guajiro’lar» adı verildiği gibi, bunlara Şili’de «roto’lar», Bolivya ve Peru’da «Cholo’lar», Arjantin’de «goşo’lar» ve Puerto-Rico’da «jlbaro’Iar» adı verilir. (Ç).